19 Kasım 2007 Pazartesi

ELEMENTLER VE LETAİFLER

Astrolojiye göre her gezegen bir metalle ilintilidir. Buna göre güneş de altın ile alakalıdır. Kişinin irade ve gücünün saf altın gibi tam bir kemale ermesi için arınması gerekir. Her nefs, doğum haritalarındaki yerleşimlerine göre bir nevi metallerin (burada esma terkipleri olarak değerlendirebiliriz) bunların da saflaşmaları için dönüşüm geçirmeleri gerekmektedir.

Tasavvuf edebiyatında mürşidin teveccühü ve nazarı iksire benzetilir. Nefesi ise simyadır. Kişinin karmaşık nefsini saf altından bir kalbe dönüştürür. Ebedi saadet ve sonsuz mutluluk da işte budur. Saf bir altın gibi kararlı, kolay paslanmayan, havaya, suya, toprağa ve ateşe yüz vermeyen; bozulmayan bir kalp.

İşte insandaki letaiflerin hükmü de bunun gibidir. İnsan, yapısı itibariyle on letaiften oluşmuştur. Beş tanesinin meleküt yani emirler aleminden, diğer beş tanesinin de mülk yani madde aleminden olduğu bildirilmiştir.

Emir alemi arşın üstünde olduğu için bizim beş duyu organımızla algılayamadığımız, görüntü ve maddenin olmadığı bir şekilde Allahu Zülcelal’in emriyle yaratılmıştır.
Diğer madde alemi ise arşın altında ve beş duyu organlarıyla algılanabilir niteliktedir. Emirler aleminden olan beş latifeden biri insani kalptir. Madde aleminde yeri, insanın sol memesinin dört parmak altındadır. İkincisi insani ruh olup sağ memenin dört parmak altındadır. Üçüncü sır’dır ve sol memenin iki parmak üstündedir. Dördüncüsü hafa ismini alır, sağ memenin iki parmak üstündedir. Beşincisi boyun çukurunun iki parmak altında bulunan ahfa’dır. Bu letaif noktaları İmam-ı Rabbani (k.s) Hazretlerinin buyurduğu gibi nurdan yaratılmışlardır. Bunların varlığını keşif sahipleri de söylemektedir. Allah-u Zülcelal bu şekilde letaiflerin her birine hakiki vazifelerini vermiştir.

Emir aleminden olan bu beş letaif; madde alemine aktarılarak insan bedenine yerleştirilirken, nefis onların nurlarını karartmış, kemalat ve yeteneğini de eksiltmiştir. Bu nedenle de feyz alma kapısını kapatmıştır.. Diğer bir ifadeyle dünyada kaldıkları müddet içinde, hakiki olan bu vazifelerini kaybedip hep dünya ile meşgul olmaya başlamışlardır. Kalp, Allah ile meşgul olmak yerine, dünya ile meşgul olmuş, ruh, Allah'ın muhabbetiyle meşgul olmak yerine, dünya muhabbetiyle müptela olmuştur. Bu şekilde letaiflerin hepsi asıl vazifelerini kaybettiklerinden madde aleminde olan beş letaifin temel özelliği eksiklik; karanlık ve kusur olmuştur.

Dört unsur; toprak, su, ateş ve hava ile nefsi emmareden oluşan bu beş latifenin özellikleri şunlardır: Toprak elemanlarının eksik yanı ibadetlere ilgisizlik, emirlere uymamak, yasakları yapmaktır. Su elemanının eksik yanı, nifak ( iki yüzlülük) tır. Bu suyun bulunduğu kabın rengi ve şeklini alması gibidir. İyi kişiler yanında iyi, kötü kişiler yanında kötü olur. Ateş elemanın eksik yanı; nefsi sevmek ve onun uğruna kızmaktır. Bundan da çekememezlik, hırs ve şehvet ateşi doğar. Hava elemanının eksik yanı, kibirdir. Bu da tüm yaratıklardan kendini üstün görerek Hakka sırtını dönmektir. Nefsi emmarenin eksiği ise Allah (CC)’a şirk koşarak nefsin Tanrı olduğunu ileri sürmesidir. Kalbin tüm hastalıklarının nedeni bu eksikliklerdir.
İşte kamil mürşidler müridlerin latifelerinin asıl makamlarına ve ilk kemallerine dönmelerine yardımcı olurlar.

Sonuç itibariyle kişiler yaradılışlarından gelen özelliklerle ateş, hava, toprak veya su ağırlıklı olarak dünyaya gelirler. Yukarıda belirttiğimiz üzere hangi elementin ağırlığı fazlaysa, dünya ve maddeye meyili de o şekilde tezahür eder. Hangi elementlerin kişide ağırlık kazanıp kazanmadığı: kişilerin doğum haritalarından anlaşılabilir. Yapılacak zikir, vird ve teveccüh çalışmaları; kişiyi madde alemindeki karanlık ve kusurlarından arındırıp, emir alemi olan asli vatanına rücu etmesini sağlayacaktır.

Yalkın Tuncay