16 Kasım 2007 Cuma

BİLGİNİN YÜKLENMESİ

Astroloji konusu ne yazık ki bu konudaki kürsülere rağmen hakettiği yeri alamadığını düşünüyorum. En büyük sebeplerden birinin ise temel yasaların madde temeline dayandırılması. Diğer bir ifade ile kuvvet ve çekim yasaları gereğince konunun ele alınarak diğer etkenlerin gözardı ediliyor olması. Yani gökcisimlerinin birbirlerine ve diğer mevcudat arasındaki Gravitasyonel Çekim hükümlerine itibar edilmesi...

Dünyaya en yakın gezegen hükmündeki ayın çekimi hesaplandığında bir kaç metrelik gelgitler gözlenmektedir. Diğer gezegenlerin dünya ve üzerindeki etkileri de çoğu kere bu mantıkla tespit eilmeye çalışılmaktadır. Şüphesiz çekim gücü ya da elektromanyetik dalgalar aracılığıyla bilim bugün hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırmış durumdadır. Tıp alanı da dahil olmak üzere pek çok sağlık sorunu güçlü bir elektromanyetik alan oluşturulmak suretiyle tedavi edilebilmektedir.

Üstelik, insanoğlu kendisinde mevcut elektriksel potansiyeli de harekete geçirerek dokunmadan tedavi yöntemlerini asırlardır uygulamaktadır. Diğer bir ifadeyle birbirlerinden binlerce , milyonlarca ışık hızı uzaklıklarda farklı yapıdaki gezegenler birbirleriyle nasıl haberleşerek irtibat kurmaktadırlar? Bu bakımdan konu genel çekim yasalarının çok ötesinde bir konudur. İşin diğer ilginç yanının ise binlerce yıl öncesinden süregelen astroloji kabulleri ile günümüz değerlendirmeleri inanılmaz paralellik göstermesidir.

Peki eksik olan bilgi ya da parça nedir ve nerededir? Gezegenler (planetler) hakkında bu tarz çekim kuvvetlerini hesaplayabilecek tekniklerin yokluğuna rağmen bu veriler nasıl elde edilmiştir? Günümüz bilimi kuantum teorisi ve holografik yapıyla konuyu çözümlemiş durumdadır. Önceki bölümlerde konuyu detaylarıyla açıklamıştık. Aslolan ETKİLEŞİM değil, BİLGİDİR.

Çünkü evrenin her noktası aynı bilgiyi taşımaktadır. Bu nedenle algıladığımız mekansal farklılık anlamsızlaşmaktadır. Mesafeler sıfıra inmektedir. Çünkü her nokta aynı bilgiyi barındırıyorsa mevcut bilginin açığa çıkması ile iletişim sorunu ortadan kalkabilmektedir. Bu noktadan hareketle, evrende varolan herşey bilgi ise ve her nokta bütüne ait tüm bilgiye sahipse, cisimlerin birbirlerine kuvvet uygulaması değil, sadece bir bilgilendirmeden bahsetmek daha uygun olacaktır. Bu bilgilendirme de her bir yaratılanının algılama kapasitesi ve formasyonu ölçüsünde olabilmektedir. Bu şekilde dalgaların madde ile iletişimi de açıklanabilecektir. Kuvvetlerarası etkileşim yerini bilgi yüklemesine diğer bir ifadeyle özde yer alan bilginin özden açığa çıkması ile mümkün görünüyor.

Bilginin açığa çıkması bizi başka boyutlara da götürmekte. Bu sayede mekanlararası yolculuk, zaman kavramından bağımsız hareket serbestisi gibi diğer alanlara doğru yolculuk başlıyor bir anda.. Madde yerini madde ötesine bırakıyor.

Konuya bir de farklı boyuttan bakalım. Yanınıza tanımadığınız bir insan geliyor. Kimbilir ilk aşamada fiziksel görüntüsü ya da yaydığı frekanslardan ya da hastalıklı aurası nedeniyle negatif enerjiyi peşinen alıyorsunuz. Ya da tersi oluyor. Kendinizi çok mutlu ve huzurlu hissedebiliyorsunuz. Bu gravitasyonel çekime bir örnek olabilir. Çoğu insan sadece bu tür çekimler nedeniyle ne de mutsuz evlilikler yapıyorlar değil mi? Etki geçince herşey bitiyor maalesef.. Neyse konumuza geri dönelim. Ancak bu tanıştığımız insanla konuşmaya başlıyoruz. Ve karşımızdaki insandan bize birçok bilgiyi yüklenmeye başlıyor. Zaman içinde dinledikçe karşımızdaki insanın şekil değiştirdiğini, daha sonra algılamalarımızda değişmeler olduğunu farkediyoruz. Karşımızdaki insana yeni bir kimlik veriyoruz. Ve bilgilendirilmeden kaynaklanan değişmeler oluşmaya başlıyor biz de. Bu da ikinci aşama.

Astrolojik açıdan ele aldığımızda ise, konuyu sadece çekim yasaları altında incelemenin yetersizliği ortada... Dalgasal girişim deseni yayan gezegenler, insanlar, olaylar, yapılar, maddi ve soyut kavramlar üzerinde doğrudan zincirleme bir yapı ile etkileşim halinde…
İnsan yapısı, anne ceninine düştüğü andan itibaren periyodik olarak doğum anına kadar biyolojik, fizyolojik, psikolojik açıdan astrolojik etkilerle de değişime uğramakta. Diğer yandan, sistemi oluşturan tüm ve tek yapının ortak bilgiye sahip olması ile de her an gezegenler aracılığıyla üretilen dalgasal formlar kanalıyla bilgilenerek, maddesel boyutta fiziksel, biyolojik ve psikolojik oluşum ve değişimler şeklinde açığa çıkmaktadır.

Sistem tektir, bütündür, parçalanamaz, bölünemez. Sadece ve sadece bilginin, yaradılış gereği ne kadarının alınacağı konusunda sınırlamalar ve kesitsellik vardır ki bu da tek sistemin kendi, içinde saklı bir sır olarak kalmıştır ve kalmaya da devam edecektir.

Yalkın Tuncay